GÖZLERİMİ ARIYORUM
Gözlerimin rengini arıyorum. Gözlerimin neşesini arıyorum.
Gördünüz mü? Çok karanlık, gözlerimin ışığını arıyorum. Gördünüz mü? Gözlerimi
arıyorum…
Binlerce yıl önceydi sanki, hayat kendi akışına beni, bizi kurban
etmeden evvel. Her şey güzel, her şey parlak, hep günlük güneşlikti dünya. Ben
öyle sanıyordum, çünkü bana öyle gösteriyorlardı. Onlar. Gözlerim…
Çiçekler içinde bir bahar pikniğindeyiz. Evimizin bahçesi
orman, evimizin bahçesi dünya, evimizin bahçesi masal. Sanki yaşayan herkes
mutlu. Çocuk sesleri dağılıyor etrafa, kuşların korosuna karışıyor sevinç
çığlıkları. Gökyüzü daha da pürüzsüz bir hal alıyor, güneş boyundan büyük
parlıyor. Allah’ım ne güzel şey! Mutluluk; bir mutluluğun seyrine kapılıp
gitmek. Mutluluk; birinin mutluluğuna vesile olabilmek. Mutluluk; bu an!
Fotoğraf çekilelim mi?
Yürüyoruz, büyüyor dünya. Sonra koşmaya başlıyoruz beraber,
küçücük. Yürürken yalnız mıydım yoksa? Bunca yıl yalnız yürünür mü? Neden
koşuyoruz peki? Hem de beraber. Takılıp düşmez miyiz böyle olunca?
“Zaman” diyor bilge adam. Mutsuzsan geçmek bilmez, sanırsın
bir ayağı noksan, sanırsın topal. Fakat bir mutlu olmaya gör işte o zaman
koşmaya başlar, hatta bir çift kanat takar da uçmaya başlar.
Mutluyuz! O halde biz çok mutluyuz. Mutluluk bu an! Allah’ım
ne güzel şey! Ne güzel her olan.
Biraz daha bakayım sana diyorum içimden gördüğüm her ne
varsa. Ağaca, çiçeğe, buluta, hayatımın zamanı koşuşturan insanlarına, bize…
Sanki her şey olduğundan da güzel. Bunu onlar yapıyor, biliyorum. Gözlerim!
Neden koşarken ayaklarım titriyor peki şimdi? Yorgun düştüm
herhalde. Bu kadar zayıf bünyeli miydim? Gerçekten yorulmuş olabilir miyim?
Niye sadece ben? Siz? Dinlenelim mi? Beni bekler misiniz?
Duruyorum. Bekliyorum. Olmuyor ki. Değişen bir şey olmuyor,
savruluyorum ama bu fırtına dinmiyor. Beni görüyor musunuz? Benim gözlerim
kimseyi seçemiyor.
Titreyen ayaklarım değil de dünya mı? Bizi üzerinden atmaya
çalışır gibi yakasını silkiyor sanki. Nasıl ayakta kalacağız? Her birimiz bir
köşeye savrulmuşken nasıl beraber koşacağız tekrar?
Bir defa bu savrulmayı görüyorum. Sadece bir an! Sonra
gözlerimi bulmaya çalışıyorum, onları arıyorum her yerde. Çığlıklar kuşların
korosunu bastırıyor, ben gözlerimin rengini arıyorum, toprak yüzümü yalıyor,
ben gözlerimin ışığına sesleniyorum, kararıyor dünya, gözlerimden akıyor hayat.
Film şeridi değil bu, bu bir yağmur. Ömrüm yağıyor gözlerimden, kuru kuruya
değil üstelik, yanaklarımı ıslatarak. Dünya diyorum içimden, gördüğüm kadar
değilmiş, gördüğüm anmış. Acaba diyorum sonra, acaba hepsi yalan mıymış?
Yavaşlıyor zaman, donup kalıyor an. Duruyoruz, beraber
değiliz ama nedenini göremiyorum. Gözlerimi arıyorum, gören bilen var mı
bilmiyorum.
Birilerinin sesini işitiyorum, tanımadık tınılar. Tanışmayalım!
Vaktim yok, gözlerimi arıyorum. Bensiz nereye giderler? Peki ya herkesin içinde
nasıl böyle yalnızım? Yürümeyi unuttum ben, sadece koşmayı hatırlıyorum. Size
nasıl anlatayım?
Gözlerimi arıyorum ben. Umudum kalmadı artık, burada olmadıklarını anladım. Tek çare peşlerine düşmek. Boşalmış gibi yuvaları, belli, yerleri dolmayacak. Bir daha gülmeyecek orada kimse, bir daha içleri parlamayacak, sönmüş ferleri bir daha asla yanmayacak.
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder